Jump to Navigation
Yusuf Ziya Bahadınlı
Ana Sayfa
Biyografi
Fotogaleri
Belgesel-Video-Ses
Kitaplar
Hakkında Yazılanlar
Türkçe Deyimler Sözlüğü
Atasözleri Sözlüğü
Türkçe Deyimler Sözlüğü'nde ara
Ayağının altına karpuz kabuğu koymak
Bir kimseyi düzenle, oyunla yerinden etmek.
Laf işitmek
Azarlanmak.
Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut
Yeteneksiz, beceriksiz kimse. (*)
Padişahlardan çoğunun, kıyafet değiştirerek halkın arasına karıştıkları; ülkede neler olup bittiğini, neler konuşulduğunu gözleriyle görüp, kulaklarıyla duymak isteyişleri olağan işlerdendi. İkinci Mahmut da sık sık çarşı pazar dolaşır, sezdirmeden halkın dertlerini dinlerdi. Bir gün değişik kıyafetle bir kahveye gider. Kahvecinin çok az satış yaptığını görerek değişik bir yoldan yardım yapmayı düşünür. Kahveciyi yanına çağırarak : “Ağa” der, “ben varlıklı bir adamım, sana her gün bir sini baklava göndereceğim.” Kahveci çok minnettar kalır, nasıl teşekkür edeceğini bilemez. Gerçekten baklavalar gelmeye başlar. Fakat kahveci çok yoksul olduğundan gelen baklavaları yemektense bir lokantaya satmayı uygun bulur. Lokantacı ise sabahlan sabırsızlıkla beklemektedir. çünkü baklavaınn her dilimine birer altın konulmakta, dolayısıyla eline siniler dolusu altın geçmektedir. Bir zaman sonra padişah, kahveye uğradığında gelen baklavaların birinin dahi kahvecide kalmadığını öğrenince, bir kürek alarak saraya gelmesini kahveciye emreder. Ertesi gün baklava hikâyesinin iç yüzünü öğrenen kahveci, yarı şaşkın, yan üzgün, fakat bu sefer gözlerini dört açacağına söz vermiş olarak huzura çıkar. Padişah onu hâzinelerin bulunduğu odaya götürür ve altın yığınına küreğini daldırmasını söyler. Kahveci, küreğini heyecanla daldırıp çektiğinde, koca küreğin üzerinde ya bir ya iki altın parlayıp durmakta. Meğer kahveci, küreği ters daldırmış. İkinci Mahmut, kahvecinin beceriksizliği karşısında dayanamayarak bağırır: “Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut!- Bu söz, yeteneksiz ve beceriksiz kimseler için söylenen bir deyim olmuştur bugün. Ülkemizde posta teşkilâtının kurulmadığı devirlerde her türlü haber ve mektupları “tatar” adı verilen- posta sürücüleri taşırlardı. Tatarlar görevlerine göre adlandırılmıştı: Yüz tatara bir tatar ağası komuta ederdi. Kimi zaman tatar postasında birkaç tatar, jandarma ve tatarağası bulunurdu. Bunlar atlara binerler, dolu - dizgin sık sık menzil (konak) değiştirerek postayı gerekli yerlere götürürlerdi. Menzile yaklaştıklarında “hayvanları hazırlayın” anlamında, nâra atarlar, hiç beklemeden hazır atlara binerek yeniden men- kadar at koştururlardı. Yine bir gün önemli haberler götüren bir tatarağası. menzillerden birinde atın hazır olmadığını görür. Haber önemlidir, işi aceledir: “Menzilci!” diye bağırır. Ağır ağır gelen menzilciye kızgın bir sesle: “Ulan nerede atlar?” “Efendim!” der, menzilci, “atları köyün imamı götürmüştü, daha gelmedi.” “Ulan” der tatarağası, “ulan! senin imam dediğin herifin dinini üzengi, imanını kaltak yapar, üstüne binerim şimdi!” Menzilci: “işte şimdi yaya kaldın tatarağası!..” cevabını verir. Köyün imamı, dinsizliğiyle ünlüymüş, adı da “Gâvur imam”mış. İstediğini yapamayacak hale düşenler için “yaya kaldın tatarağası!” deyimi kullanılmaktadır.
Dağarcığı yüklü
Çok bilgili.
İçinden kan gitmek
Belli etmediği halde üzülmek.
Başına gelmek
Arzu edilmeyen bir hale uğramak.
Dağa çıkmak
İsyan etmek.
Baş kaldırmak
Karşı koymak, isyan etmek.
Burun buruna gelmek
Beklenilmediği halde kaçınılmayacak bir yerde rastlamak.
Ya herrü ya merrü
Bir işi yaparken iyi ya da kötü sonucun göze alındığını anlatır.
Pages
«
‹
…
144
145
146
…
›
»