Türkçe Deyimler Sözlüğü'nde ara

İçine almak
Üzüntüsünü başkasına söylemeden için için dertlenmek.
Habbeyi kubbe yapmak
Küçük bir şeyi büyük göstermek. (*)
“Habbeyi kubbe yapmak” deyimi, küçük bir şeyi büyük göstermek anlamında söylenir. “Kubbe”, bilindiği gibi, yarım küre ya da toparlakça kümbet biçimi verilen yapı demektir (cami kubbesi gibi). “Hap” Arapça tane demektir. Akik ya da neceften yapılmış teşbih taneleri, zincirle bir Bektaşi giysisi olan hayderinin göğüs kısmının iki yanına takılırdı. Buna “destegül” de denirdi. “Habbe” ise, Hasan'la Hüseyin’e duyulan sevgi anlamında “Hubb-i Hasaneyn”e işaretti. Habbeyi, Bektaşıler takardı. Hasan’la Hüseyin’e aşırı derecede sevgi gösterenlere söylenen bu söz bugün.bir deyim haline gelmiştir. Bir insanın, işinin berbat olması, kötü bir doruma düşmesini anlatmak için -hapı yuttu- deriz. Dördüncü Murat'ın yasaklarla dolu zamanında, afyon yutmak da yasaklar arasındaydı. Bir gün Murat, Hekimbaşısı Emir Çelebi'nin bu yasağa uymadığı hakkında bir ihbar alır. Çok sevdiği birinin buyruğuna uymayışına inanamaz. Ama ihbarcı ısrar eder: -Padişahım!” der. “entari ceplerini yoklayınız. Afyon, haplar halinde bir altın hokka içindedir. Bulamazsanız cezama razıyım.” Murat. Hekimbaşı Emir Çelebi ile satranç oynadığı bir sırada ansızın: “Cebinde ne varsa boşalt Çelebi!” der. Hakkında bir ihbar olduğunu hemen anlayan Çelebi, büyük bir korkuyla cebinden hokkayı çıkarır; içindekilerin İslah edilip zararsız bı rakılan afyon hapları olduğunu söyler. Padişah büyük bir öfkeyle : “Mademki zararsız, hepsini de yut bakalım!” diye bağırır. Hokkadaki panzehir de olsa yutulamayacak olan afyon haplarını Çelebi, teker teker, gözleri yaşaya yaşara yutar. Bu halden hayli üzülen Hekimbaşı. tedaviye kalkışanlara izin vermez. Bu şartlar altında yaşamanın zorluğunu anlayarak ölmeyi, yaşamaya tercih eder, ölümünü daha da çabuklaştırmak için bir bardak buzlu şerbeti başına dikerek orada’ can verir.
Ayağını çekmek
Uğramaz olmak.
Düğün pilavıyla dost ağırlamak
Başkasının aracılığıyla bir iş yapmak ve kendisi yapmış gibi övünmek.
Dillerde dolaşmak (gezmek)
Her yerde sözü edilmek.
Aklı başına gelmek
Kendine gelmek, Sonunda doğruyu anlamak.
Fellik fellik aramak
Telâşla dolaşmak.
Gözü dalmak
Bir an dalgınlık geçirmek.
Aba altından değnek göstermek
Yumuşak görünmekle birlikte gözdağı vermek, göz korkutmak.
Hem nalına hem mıhına vurmak
Bir bu yandan bir başka yandan olmak.

Pages