Türkçe Deyimler Sözlüğü'nde ara

Error message

Deprecated function: Optional parameter $text declared before required parameter $format is implicitly treated as a required parameter in include_once() (line 1442 of /var/www/yusufziyabahadinli.org/includes/bootstrap.inc).
Ruhunu teslim etmek
Ölmek.
Selâmı sabahı kesmek
Dostluğu kesmek.
Ömür törpüsü
Çok yorucu ve uzun iş.
Öp babanın elini
Beklenmedik sonuç veren olaylarda söylenir. (*)
Beklenmedik sonuç veren olaylarda, açık- gözlülükte daha üstün olduğunu göstermede kullanılır bir deyimdir. Söylentiye göre, esir pazarında “cariye” alınıp satıldığı devirde bir baba ile oğul varmış. Adam sık sık pazardan cariye satın alıp eve getirdiğinde oğlunu çağırır, cariyeyi göstererek: “öp annenin elini, yavrum!” dermiş. Delikanlı, babasının kendisine olan güvensizliğine ve ölmüş annesinin hâtırasına olan saygısızlığına içerler, ona bir ders vermeyi düşünürmüş. Bir gün yine eve güzel bir cariye gelmiş. Da: ha baba pazardan dönmeden oğul, cariyeyi kar- şılamış, odasına almış. Baba koşa koşa eve geldiğinde bir de ne görsün, oğlu cariyeyle pek senli benli. Duruma çok şaşıran baba, oğluna çıkışacağı sırada, oğul, kıza dönerek: “Öp babanın elini!..” demiş.
Oklava yutmuş gibi durmak
Kazık gibi durmak.
Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut
Yeteneksiz, beceriksiz kimse. (*)
Padişahlardan çoğunun, kıyafet değiştirerek halkın arasına karıştıkları; ülkede neler olup bittiğini, neler konuşulduğunu gözleriyle görüp, kulaklarıyla duymak isteyişleri olağan işlerdendi. İkinci Mahmut da sık sık çarşı pazar dolaşır, sezdirmeden halkın dertlerini dinlerdi. Bir gün değişik kıyafetle bir kahveye gider. Kahvecinin çok az satış yaptığını görerek değişik bir yoldan yardım yapmayı düşünür. Kahveciyi yanına çağırarak : “Ağa” der, “ben varlıklı bir adamım, sana her gün bir sini baklava göndereceğim.” Kahveci çok minnettar kalır, nasıl teşekkür edeceğini bilemez. Gerçekten baklavalar gelmeye başlar. Fakat kahveci çok yoksul olduğundan gelen baklavaları yemektense bir lokantaya satmayı uygun bulur. Lokantacı ise sabahlan sabırsızlıkla beklemektedir. çünkü baklavaınn her dilimine birer altın konulmakta, dolayısıyla eline siniler dolusu altın geçmektedir. Bir zaman sonra padişah, kahveye uğradığında gelen baklavaların birinin dahi kahvecide kalmadığını öğrenince, bir kürek alarak saraya gelmesini kahveciye emreder. Ertesi gün baklava hikâyesinin iç yüzünü öğrenen kahveci, yarı şaşkın, yan üzgün, fakat bu sefer gözlerini dört açacağına söz vermiş olarak huzura çıkar. Padişah onu hâzinelerin bulunduğu odaya götürür ve altın yığınına küreğini daldırmasını söyler. Kahveci, küreğini heyecanla daldırıp çektiğinde, koca küreğin üzerinde ya bir ya iki altın parlayıp durmakta. Meğer kahveci, küreği ters daldırmış. İkinci Mahmut, kahvecinin beceriksizliği karşısında dayanamayarak bağırır: “Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut!- Bu söz, yeteneksiz ve beceriksiz kimseler için söylenen bir deyim olmuştur bugün. Ülkemizde posta teşkilâtının kurulmadığı devirlerde her türlü haber ve mektupları “tatar” adı verilen- posta sürücüleri taşırlardı. Tatarlar görevlerine göre adlandırılmıştı: Yüz tatara bir tatar ağası komuta ederdi. Kimi zaman tatar postasında birkaç tatar, jandarma ve tatarağası bulunurdu. Bunlar atlara binerler, dolu - dizgin sık sık menzil (konak) değiştirerek postayı gerekli yerlere götürürlerdi. Menzile yaklaştıklarında “hayvanları hazırlayın” anlamında, nâra atarlar, hiç beklemeden hazır atlara binerek yeniden men- kadar at koştururlardı. Yine bir gün önemli haberler götüren bir tatarağası. menzillerden birinde atın hazır olmadığını görür. Haber önemlidir, işi aceledir: “Menzilci!” diye bağırır. Ağır ağır gelen menzilciye kızgın bir sesle: “Ulan nerede atlar?” “Efendim!” der, menzilci, “atları köyün imamı götürmüştü, daha gelmedi.” “Ulan” der tatarağası, “ulan! senin imam dediğin herifin dinini üzengi, imanını kaltak yapar, üstüne binerim şimdi!” Menzilci: “işte şimdi yaya kaldın tatarağası!..” cevabını verir. Köyün imamı, dinsizliğiyle ünlüymüş, adı da “Gâvur imam”mış. İstediğini yapamayacak hale düşenler için “yaya kaldın tatarağası!” deyimi kullanılmaktadır.
Rahmet okutmak
Birinin ötekinden daha fena çıkması.
Baştan savmak, özenmeden
İstenmeyen birini uzaklaştırmak.
Gayya kuyusu
İçinden çıkılamayan durum.
Caka satmak
Gösteriş yapmak, çalım satmak.

Pages